Nar, ilk çağlardan beri İspanyol yarımadasının en güneydeki Endülüs bölgesinin simgesidir. Öyle ki Elhamra Sarayına, Generelife Bahçelerini, bir zamanlar Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerin barış içinde yaşadığı Albayzini bugün bile hala nar ağaçları gölgeler. Onun için, 2 Ocak 1492de Kraliçe İsabelin askerleri Müslüman Gırnatayı ele geçirip Yeniden Fetihi tamamlayınca bu kıyımın yasını herhalde en çok nar ağaçları tutmuştur.
Endülüs İslamı ayakta kalsaydı eğer, insanlık tarihine apayrı bir melezlik olarak renk katacak, o zaman birin içindeki çokluğu anlatan bu nar ağaçları da muhtemelen biraz esmer bir Avrupalılık halinde, üç büyük dinin kardeşçe ve bir arada yaşamasını simgeleyecekti. Ne yazık ki bugün olduğu gibi o devirde de sonunda düşmanlıklar galebe çaldı ve koca bir kültür, iki milyon elyazması kitapla birlikte yok edildi...
Tarık Ali, esas olarak Batı Hıristiyanlığı ile İslam dünyası arasındaki uzun süreli karşılaşmayı işlediği dörtlemesinin ilk kitabı olan bu romanı niçin kaleme aldığını şu sözlerle anlatıyor:
Körfez Savaşının patlak verdiği yıldı. Amerikan, İngiliz ve Fransız uçakları Bağdatı bombalarken, Batılılar ise savaşı bir video oyunu gibi seyrediyorlardı... Beni en çok kızdıran şey de bir İngiliz televizyon spikerinin bu olayı haklı göstermek için, Arapların siyasal kültürü yoktur, demesiydi. Ben de buna tepki olarak, İslam kültürünü ve tarihini araştırmaya karar verdim; ilk olarak da bu roman, on beşinci yüzyıldaki İspanyada İslamın Avrupa dünyasından nasıl silindiğini yazdım...
(Arka Kapak)
- Barkod
- 9789753167451
- 1. BasımTürkçe274 s.Şubat 2001İstanbul13.5 x 19.5 cm